TRAVMA VE YENİ YÖNELİŞLER
Travmalar kişinin
fiziksel yaralanmasına sebep olan, ölüm tehlikesine yol açan, psikolojik
bütünlüğüne zarar veren ve çoğu zaman ani gelişen olaylardır. Bir kişinin travma
belirtileri göstermesi için olayı doğrudan yaşamasına gerek yoktur. Travma
belirtileri: olay veya olaylar başkalarına olurken şahsen tanık olmakla, yakın
çevreden birinin bu şekilde bir olaya maruz kalmasını öğrenmekle de ortaya
çıkabilir.
Belli başlı travma
türlerini şöyle sıralayabiliriz: Çocuk istismarı, doğal afetler, savaş,
işkence, kitlesel kişilerarası şiddet, büyük çaplı taşımacılık kazaları, yangın
ve yanıklar, motorlu araç kazaları, tecavüz ve cinsel saldırı, yabancıların
fiziksel saldırısı, yakın partner şiddeti, seks ticareti/taşımacılığı, başka
birinin cinayetine ya da intiharına tanık olmak, yaşamı tehdit eden tıbbi
durumlar. Burada da gördüğümüz gibi çok çeşitli olaylar, durumlar travmaya
sebep olabilmektedir. Şimdi biraz da travma durumlarının insan üzerindeki
etkilerini inceleyelim.
Öncelikle travma
durumlarının beyin bölgelerine etkisi vardır. Lokus seruleus ve amigdala
birlikte travma sonrası stres bozukluğu (TSSB)’unda temel olan alarm tepkisini
oluştururlar. Amigdala, limbik sistemde bulunan beynin korku duygusu ile bağlantılı
bölümüdür. Lokus seruleus ise noradrenerjik nöron gruplarının temel kaynağıdır
ve uyanıklık ile beklenmeyen uyaranlara yanıt verme görevleri vardır. Tünel
bellek dediğimiz yapı ise travma yaşantısı olan kişinin olaya dair negatif,
yoğun ve uyarıcı anılara, olayla ilgili bilgiye odaklanıp çevresel anılarla
ilgili duyum ve bilgilerini azalttığı bellektir. Travmatik yaşantılar merkezi
sinir sisteminin yanında otonom sinir sistemini de etkiler.
Travmanın
psikolojik bütünlüğe de etkileri vardır. Travma mağdurları depresyon ile yas
belirtilerine benzer belirtiler gösterirler ancak kişisel farklılıklar vardır.
Burada cinsiyet, yaş, ırk ve sosyo-ekonomik durum değişkenleri vardır. Örneğin
daha genç ve daha yaşlı bireyler yetişkinliğin ortasındakilere göre daha fazla
risk taşırlar. Ancak daha da önemli olan durum stres kaynağının (travmatik
durumun) özellikleridir. Örneğin cinsel saldırı kitlesel kişilerarası şiddete
göre daha ağır stres durumlarına yol açmaktadır.
Travma sırasında
yoğun sıkıntının, bir olayın ne şekilde kodlandığı önemlidir. Çünkü travma
mağduru zihninde bu olayı tekrar tekrar yaşar. Yani mağdurlar hayatlarını
normale döndürmekte oldukça zorlanırlar. Bu yüzden tedavi aşamasında kısa
süreli ve çabuk sonuç veren teknikler öne çıkmaktadır. Travmaya maruz kalan
kişiler de duygu-durumlarının en kısa sürede normale dönmesini istemektedirler.
Bu yazımızda yeni
yönelişlerden EMDR terapisini inceleyeceğiz. EMDR, açılımı eyes movement
desensitization and reprocessing yani göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve
yeniden işlemedir. Bellek ağları arasında hızlı bağlantılar kurabilmesi,
bilginin hızlı işlenmesini sağlaması nedeni ile EMDR ‘’hızlandırılmış bilgi
işleme’’ olarak da adlandırılmaktadır. Francine Shapiro tarafından
geliştirilmiş olup Türkiye'de ilk defa 1999 depreminde kullanılmıştır. Daha çok
travma sonrasında kullanılır ve kısa süreli, danışan merkezli bir terapidir.
Ana fikri geçmişte yaşadığımız travmatik hatıralar bugünkü semptomların ana
nedenidir. Bu teknikte belirli bir sorunun temelini teşkil eden en eski
işlenmemiş anıya 'Mihenk Taşı Anı’ ismi verilir. Bu mihenk taşı anı süreçte
işlenmeye çalışılır. Terapi sırasında danışan terapistin parmağını sadece
gözleri ile takip eder.
Burada amaç sağ ve sol lobu uyararak çağrışımları
uyarmaktır. Genelde en kötü anıdan başlanır. Yarım dakikalık periyotlarla
yapılır ve anılar tamamen pozitife dönünceye kadar devam edilir.
EMDR uygulamasında
en başta çalışılacak hedef belirleme aşamasında travma mağdurunun travmatik
yaşantı sonrasında kendisi ile ilgili nasıl bir biliş geliştirdiği belirlenir.
Bazı travma mağdurları travmatik yaşantı ile ilgili kendilerine olumsuz
bilişler yükleyebilmektedirler. Shapiro travma alanında yaptığı çalışmalar
sonucunda küçük yaşta travmaya maruz kalan kişilerin sorumluluk, güvenlik ve
seçenekler ile ilişkili alanlarda yardıma gereksinim duyduklarını belirtmiştir.
Shapiro, EMDR
terapisini 3 ayaklı bir tedavi planına göre oluşturmuştur. İlk ayakta geçmişte
yaşanan olumsuz durumların yeniden işlenip duyarsızlaştırılması sağlanır ki bu
EMDR’nin davranışçı yanının bir göstergesidir. İkinci ayak bugünkü
tetikleyicilerin tedavisini içerir bu kişinin biliş düzeyiyle alakalı olabilir.
Üçüncü ayakta ise tedavi etmek, kişinin gelecekte karşılaşabileceği benzer
sorunlarla baş edebilmesine hazırlamayı içerir.
EMDR günümüzde
oldukça sık kullanılan bir terapidir. EMDR’nin çok sık kullanılmasının sebebi
kısa sürede olumlu sonuçlar vermesidir. Travmatik yaşantıların giderek arttığı
dünyamızda kısa sürede sonuç veren terapi teknikleri öne çıkmaktadır. Ancak
deneyimler ağır rahatsızlıkları olan hastaların genellikle sıkıntı ile baş
edemeyerek terapiyi bıraktığını ve klinisyenlerin de böyle kişilerde EMDR’nin
işe yaramadığını düşündüğünü göstermektedir. Böyle ağır durumlarda ilaç tedavisi
ve psikiyatrik yardım gereklidir.
KAYNAKÇA
Önder,K. (2014). Ruhsal
Travma Tedavisi İçin Emdr. Ankara: Hyb.
Scott C., Briere N.J.(2016). Travma Terapisinin İlkeleri Belirtiler, Değerlendirme ve Tedavi İçin
Bir Kılavuz. Betül Dilan Genç (Çev.). İstanbul: İstanbul Bilgi
Üniversitesi.
Shapiro,F.(2015). Emdr Terapisi Teknikleri İle Acı Anıları
Silmek. Fezal Gülfidan (Çev.).
İstanbul: Kuraldışı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder