4 Temmuz 2017 Salı

TRAVMA VE YENİ YÖNELİŞLER

   Travmalar kişinin fiziksel yaralanmasına sebep olan, ölüm tehlikesine yol açan, psikolojik bütünlüğüne zarar veren ve çoğu zaman ani gelişen olaylardır. Bir kişinin travma belirtileri göstermesi için olayı doğrudan yaşamasına gerek yoktur. Travma belirtileri: olay veya olaylar başkalarına olurken şahsen tanık olmakla, yakın çevreden birinin bu şekilde bir olaya maruz kalmasını öğrenmekle de ortaya çıkabilir.

   Belli başlı travma türlerini şöyle sıralayabiliriz: Çocuk istismarı, doğal afetler, savaş, işkence, kitlesel kişilerarası şiddet, büyük çaplı taşımacılık kazaları, yangın ve yanıklar, motorlu araç kazaları, tecavüz ve cinsel saldırı, yabancıların fiziksel saldırısı, yakın partner şiddeti, seks ticareti/taşımacılığı, başka birinin cinayetine ya da intiharına tanık olmak, yaşamı tehdit eden tıbbi durumlar. Burada da gördüğümüz gibi çok çeşitli olaylar, durumlar travmaya sebep olabilmektedir. Şimdi biraz da travma durumlarının insan üzerindeki etkilerini inceleyelim.

   Öncelikle travma durumlarının beyin bölgelerine etkisi vardır. Lokus seruleus ve amigdala birlikte travma sonrası stres bozukluğu (TSSB)’unda temel olan alarm tepkisini oluştururlar. Amigdala, limbik sistemde bulunan beynin korku duygusu ile bağlantılı bölümüdür. Lokus seruleus ise noradrenerjik nöron gruplarının temel kaynağıdır ve uyanıklık ile beklenmeyen uyaranlara yanıt verme görevleri vardır. Tünel bellek dediğimiz yapı ise travma yaşantısı olan kişinin olaya dair negatif, yoğun ve uyarıcı anılara, olayla ilgili bilgiye odaklanıp çevresel anılarla ilgili duyum ve bilgilerini azalttığı bellektir. Travmatik yaşantılar merkezi sinir sisteminin yanında otonom sinir sistemini de etkiler.

   Travmanın psikolojik bütünlüğe de etkileri vardır. Travma mağdurları depresyon ile yas belirtilerine benzer belirtiler gösterirler ancak kişisel farklılıklar vardır. Burada cinsiyet, yaş, ırk ve sosyo-ekonomik durum değişkenleri vardır. Örneğin daha genç ve daha yaşlı bireyler yetişkinliğin ortasındakilere göre daha fazla risk taşırlar. Ancak daha da önemli olan durum stres kaynağının (travmatik durumun) özellikleridir. Örneğin cinsel saldırı kitlesel kişilerarası şiddete göre daha ağır stres durumlarına yol açmaktadır.

   Travma sırasında yoğun sıkıntının, bir olayın ne şekilde kodlandığı önemlidir. Çünkü travma mağduru zihninde bu olayı tekrar tekrar yaşar. Yani mağdurlar hayatlarını normale döndürmekte oldukça zorlanırlar. Bu yüzden tedavi aşamasında kısa süreli ve çabuk sonuç veren teknikler öne çıkmaktadır. Travmaya maruz kalan kişiler de duygu-durumlarının en kısa sürede normale dönmesini istemektedirler.

   Bu yazımızda yeni yönelişlerden EMDR terapisini inceleyeceğiz. EMDR, açılımı eyes movement desensitization and reprocessing yani göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve yeniden işlemedir. Bellek ağları arasında hızlı bağlantılar kurabilmesi, bilginin hızlı işlenmesini sağlaması nedeni ile EMDR ‘’hızlandırılmış bilgi işleme’’ olarak da adlandırılmaktadır. Francine Shapiro tarafından geliştirilmiş olup Türkiye'de ilk defa 1999 depreminde kullanılmıştır. Daha çok travma sonrasında kullanılır ve kısa süreli, danışan merkezli bir terapidir. Ana fikri geçmişte yaşadığımız travmatik hatıralar bugünkü semptomların ana nedenidir. Bu teknikte belirli bir sorunun temelini teşkil eden en eski işlenmemiş anıya 'Mihenk Taşı Anı’ ismi verilir. Bu mihenk taşı anı süreçte işlenmeye çalışılır. Terapi sırasında danışan terapistin parmağını sadece gözleri ile takip eder.
Burada amaç sağ ve sol lobu uyararak çağrışımları uyarmaktır. Genelde en kötü anıdan başlanır. Yarım dakikalık periyotlarla yapılır ve anılar tamamen pozitife dönünceye kadar devam edilir.

  EMDR uygulamasında en başta çalışılacak hedef belirleme aşamasında travma mağdurunun travmatik yaşantı sonrasında kendisi ile ilgili nasıl bir biliş geliştirdiği belirlenir. Bazı travma mağdurları travmatik yaşantı ile ilgili kendilerine olumsuz bilişler yükleyebilmektedirler. Shapiro travma alanında yaptığı çalışmalar sonucunda küçük yaşta travmaya maruz kalan kişilerin sorumluluk, güvenlik ve seçenekler ile ilişkili alanlarda yardıma gereksinim duyduklarını belirtmiştir.

   Shapiro, EMDR terapisini 3 ayaklı bir tedavi planına göre oluşturmuştur. İlk ayakta geçmişte yaşanan olumsuz durumların yeniden işlenip duyarsızlaştırılması sağlanır ki bu EMDR’nin davranışçı yanının bir göstergesidir. İkinci ayak bugünkü tetikleyicilerin tedavisini içerir bu kişinin biliş düzeyiyle alakalı olabilir. Üçüncü ayakta ise tedavi etmek, kişinin gelecekte karşılaşabileceği benzer sorunlarla baş edebilmesine hazırlamayı içerir.

   EMDR günümüzde oldukça sık kullanılan bir terapidir. EMDR’nin çok sık kullanılmasının sebebi kısa sürede olumlu sonuçlar vermesidir. Travmatik yaşantıların giderek arttığı dünyamızda kısa sürede sonuç veren terapi teknikleri öne çıkmaktadır. Ancak deneyimler ağır rahatsızlıkları olan hastaların genellikle sıkıntı ile baş edemeyerek terapiyi bıraktığını ve klinisyenlerin de böyle kişilerde EMDR’nin işe yaramadığını düşündüğünü göstermektedir. Böyle ağır durumlarda ilaç tedavisi ve psikiyatrik yardım gereklidir.

KAYNAKÇA

Önder,K. (2014). Ruhsal Travma Tedavisi İçin Emdr. Ankara: Hyb.

Scott C., Briere N.J.(2016). Travma Terapisinin İlkeleri Belirtiler, Değerlendirme ve Tedavi İçin Bir Kılavuz. Betül Dilan Genç (Çev.). İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi.

Shapiro,F.(2015). Emdr Terapisi Teknikleri İle Acı Anıları Silmek. Fezal Gülfidan (Çev.). İstanbul: Kuraldışı.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder