BİLİMİN TEMELLERİ: HİPOTEZ,
TEORİ, YASA
Bilim kanıtlanmış, geçerli bilgiler bütünüdür ve bilimi
diğer düşünme sistemlerinden ayıran en belirgin özelliği olgusal oluşudur. Yani
bilim olgularla uğraşır. Bilimin diğer belirgin özellikleri ise; mantıksal, nesnel,
eleştirici, genelleyici ve seçici olmasıdır.
Önermeler
Bilimin temelini de önermeler oluşturur. Ancak bilim
kendiliğinden doğru sayılan ya da tanımı gereği doğru olan önermelerle uğraşmaz
bunun en güzel örneği 2+2=4 önermesidir. Buna analitik önerme diyoruz ki
matematik ve mantık önermeleri bu gruba girer. 2. Tür önermeler ise sentetik
önermelerdir bu önermelerde gözleme başvurma zorunluluğu bulunur ve bilimsel
önermeler bu gruba dahildir. Ayrıca ilkel önermeler ki bunlar ispatlanmaksızın
kabul edilirler ve ‘’aksiyom’’ ya da ‘’postulat’’ ismini alırlar. İspat edilen
önermeler ise ‘’teorem’’ ismini almaktadır.
Hipotez
ve Varsayım
Olgular kendi başlarına bir şey ifade etmezler işte burada
hipotez veya teori devreye girer. Olgular bu ikisinin ışığında bilimsel
incelemeye veri niteliği kazanırlar. O halde hipotez nedir? Hipotez gerçek
genellemelerden henüz yeterince doğrulanmamış olanlardır. Varsayım ise
doğruluğu irdelenmeksizin ele alınan iddialardır hipotezlerde böyle bir durum
söz konusu olamaz hipotezin amacı iddianın doğrulanmasıdır.
Bilimsel araştırma yöntemlerinde problem hissedildikten
sonra hipotez kurulması çok önemli bir aşamadır. Hipotez 2 aşamada doğrulanmaya
çalışılır; ilk aşamada hipotezden olgusal yoldan test edilebilir sonuçlar çıkartılır.
İkinci aşamada ise bu sonuçlara ilişkin gözlem veya deney sonuçları ile
karşılaştırma yoluna gidilir.
Yasa
ve Teori
Eğer gerçek genellemeler yeterince doğrulanmış olursa buna
yasa denir. Yasalar tüm özelliklerinden önce birer genellemedir. 2 tür yasa
bulunur: evrensel (2’ye ayrılır gözlemsel ve teorik) ve istatistiksel (yine
gözlemsel ve teorik). Yasalar herhangi bir bilimsel olguyu açıklamaksızın
sunarlar. Örneğin sabit atmosfer basıncında suyun 100 santigrad derecede kaynar
ifadesi bilimsel bir yasadır ancak neden böyle olduğunu açıklamaz. İşte burada
teori devreye girer. Bilimsel teoriler ortaya atılan hipotezlerin
doğrulanmasında kullanılır ve birtakım olguları veya olgusal ilişkileri
açıklayan sistemdir. Yasalara herhangi bir ekleme çıkarma yapılamazken
teorilere yeni eklemeler çıkarmalar yapılabilir.
Teorilerde de doğrunabilirlik amacı bulunur. Ancak bir teori
doğrulanamıyor diye ona bilimsel değil diyemeyiz. Burada ünlü bilim felsefecisi
Karl Popper’ın yanlışlanabilirlik görüşü devreye girer. Popper’a göre bir
teorinin bilimsellik ölçütü onun yanlışlanabilirlik, reddedilebilirlik ya da
test edebilirlik niteliğine bağlıdır. Burada doğrulanabilirliğe alternatif
olarak yanlışlanabilirlik kuralını da düşünebiliriz. Zaten bilimin en büyük
özelliklerinden biri de yanlışlanabilir olmasıdır.
Ünlü bilim tarihçisi Kuhn paradigma kavramını kullanır.
Paradigma Kuhn için farklı bilimsel yaklaşımlardır. Aynı zamanda paradigma
kabul görmüş olan model ya da örnektir. Bilim için de bu çok önemlidir çünkü bu
model ya da örnekler terk edildiği takdirde onun tanımladığı bilim dalı da
bırakılmış olur. Bilimde bunalımlar mevcut paradigmanın belirsizleşmesi ve
bunun ardından olağan bilim kurallarının gevşemesi ile başlar. Bu bilimsel
devrimin başlangıcıdır. Bu sürecin sonunda yeni paradigmaya geçiş ise bilimsel
bir devrimdir. Örneğin Newton’un kuramının bazı noktalarının terk edilip
Einstein’ın teorisine geçiş bilimsel bir devrim niteliğindedir. Bilimsel
devrimler bilimin gelişmesi için çok önemlidir.
KAYNAKÇA
Kuhn, T. (2015) Bilimsel
Devrimlerin Yapısı. Nilüfer Kuyaş (Çev.) İstanbul:Kırmızı
Yıldırım, C. (2014) Bilim
Felsefesi. İstanbul: Remzi