Popper’ın Ölçütünden Freud ve Adler’in Teorileri: Psikoloji ve Bilim Felsefesi Karşı Karşıya
Bilim felsefesinin temel sorunlarından
biri bilimle bilim olmayanı ayırma ölçütüdür. Tarihte bu ölçüte dair farklı
görüşler ortaya atılmış, bilim felsefecileri birbirlerine karşı argümanlar üretmişlerdir.
Bilim felsefesi ile ilgili kitaplara baktığımızda ise iki ana akım görürüz bunlar;
Viyana Ekolü ve Karl Popper’ın ortaya attığı fikirlerdir.
Bu yazımızda Karl Popper’ın
ölçütünden Freud’un ve Adler’in teorilerini inceleyeceğiz.
Mantıksal pozitivistlerin
fikirlerinin dayanak noktası doğrulanabilirlik ilkesidir. Başka bir deyişle bir
önerme duyu deneyiyle sınanabiliyor ve doğrulanabiliyorsa bilimseldir;
doğrulanamıyorsa bilimsel değildir. Deneysel olarak sınanamayan önermeler de
anlamlı değildir.

Şimdi biraz Popper’ın bilimle
ilgili düşüncelerini inceleyelim.
Popper bilimi, bataklıkta kazıklar
üzerine inşa edilmiş bir yapıya benzetir. Bu kazıklar hiçbir zaman ‘’var olan’’
doğal ve sağlam bir tabana dayanmaz. Zaman zaman kazıkların sağlam bir temele
dayandıkları düşünülebilir; ama bu bir yanılgı olacaktır çünkü kazıklar geçici
bir süre için kendilerine sağlam bir dayanak bulacaktır. Bir süre sonra sağlam
sanılan temel yine zayıflayabilir. Bu nedenle de kazıkların hep daha derine
çakılması vazgeçilmez olmalıdır. İşte Popper’ın bilim anlayışı buna benzer,
önermelerin tekrar tekrar sınanması çok önemlidir.
Popper’ın Yanlışlanabilirlik Ölçütü
Mantıksal pozitivistlerin ölçüt
olarak doğrulanabilirliği kullandıklarını söylemiştim. Popper buna karşı
çıkıyordu çünkü doğrulanabilirlik bir ölçüt olamazdı çünkü bir kuramı
doğrulayabilecek verileri bulmak kolaydı ancak kurama asıl bilimsellik vasfını
kazandıran yanlışlanabilirlik ölçütüydü.
Nedir Yanlışlanabilirlik?
Popper’a göre bir önerme, ancak
önermenin yanlış olabileceğini gösterir biçimde evreni tanımlıyorsa bilimsel
olabilir. Bunu biraz daha açalım. Bir önerme eğer kendisiyle mantıksal olarak
çelişen bir temel önerme içeriyorsa o önerme yanlışlanabilirdir. Buna bir örnek
verelim. Tüm kuğular beyazdır önermesi, siyah kuğu vardır önermesinin yanlış
olacağını gösterir yani yanlışlanabilirdir, Popper buna hepli önerme der. Beyaz
kuğu vardır önermesi ise tümel-varlı önermedir bu önerme karşısında siyah kuğu
vardır, mavi kuğu vardır diyebiliriz çünkü siyah ya da mavi kuğu vardır
önermesi beyaz kuğu vardır önermesi ile çelişmez. Beyaz kuğu vardır önermesi,
önermenin yanlış olabileceği başka bir önerme barındırmaz bu yüzden de
yanlışlanabilir değildir.
Bir soru: Dünya düzdür önermesi
bilimsel midir?
Cevap evet. Çünkü Dünya düzdür
önermesi hepli bir önermedir, yanlışlanabilirdir. Zaten yanlışlanmıştır ve
Dünya’nın düz olmadığı anlaşılmıştır.
Yeri gelmişken söylemekte fayda
var. Bir önermenin yanlışlanabilir olması ile yanlışlanması farklı şeylerdir.
Önermenin yanlışlanabilir olması cümle anlamında buna imkan tanıması ile
ilgiliyken yanlışlanması sınama işlemi yapıldıktan sonra gerçekleşir.
Popper’ın Süzgeci
Popper’ın ilgilendiği 4 farklı
teori ile ilgili bir süzgeç düşünelim. Popper ortada ve elinde bir süzgeç var.
Sırasıyla Einstein, Marx, Freud ve Adler teorileri ile geldiler. Süzgeçten
sadece İzafiyet Teorisi ile Einstein geçebilir Marx’ın Freud’un Adler’in
teorileri süzgeçten geçemez, üstte kalır.
Peki neden süzgeçten geçemediler?
Öncelikle İzafiyet Teorisinin neden
geçtiğini anlatayım. Popper Einstein’ın teorisine özel ilgi duymaktadır çünkü
Einstein bir hata bulunduğunda teorisini elden çıkarma konusunda oldukça
isteklidir. Bunun yanında Einstein teorisinin hangi noktalarda
yanlışlanabileceğini göstermiştir.
Freud ve Adler için aynı şeyi
söyleyemiyoruz. Bunu çok kullanılan bir örnekle anlatalım. Bir nehrin kenarında
yürürken nehre düşmüş ve boğulmamak için çırpınan bir çocuğu gören adamın
muhtemelen 2 tavrı olur bunları Adlerci kurama göre inceleyelim:
1- Eğer adam çocuğu kurtarmak için
nehre atlarsa Adlerci görüş bunu adamın tehlikeye rağmen suya atlamaya
cesaretli olduğunu ispatlayarak aşağılık duygusunu yenmeyi amaçladığını
söylecektir.
2- Eğer adam çocuğu kurtarmak için
nehre atlamazsa o zaman da adam, çocuk boğulurken bile kıyıda kalma
soğukkanlılığına sahip olduğunu ispat ederek aşağılık duygusunu telafi
etmektedir diye açıklar Adlerci görüş.
Freud’un teorisi ile de aynı adamın
2 durumu da açıklanabilir. İşte burada yanlışlanabilirlik ölçütü devreye girer.
Popper’a göre Freud’un da Adler’in de teorileri bilimsel değildir çünkü teorilerinin
hangi durumlarda yanlışlanacağını anlatmamışlardır ve her durumu
açıklayabilirler.
Popper, Adler’in yanında kısa bir
süre çalışmıştır ve şöyle bir anektod aktarır: Popper 1919 yılında Adlerci
yaklaşımla açıklanamayacağını düşündüğü bir durumu Adler’e anlattığında
Adler’in çocuğu hiç görmeden çocuğun durumunu Adlerci kavramlarla hiç
zorlanmadan açıklayabildiğini görür. ‘’Hafiften bozulup ona nasıl bu kadar emin
olabiliyorsun diye sordum.’’ ‘’Daha önceki bin deneyimim sayesinde’’ diye cevap
verince dayanamayıp bu vakayla deneyimleriniz binbir etmiş olmalı dedim.’’
Kısaca söylemek gerekirse Freud ve
Adler’in teorileri Popper’a göre bilimsel değildir çünkü bilimsel teori olma
ölçütünü yani yanlışlanabilirliği sağlamamaktadır.
Bilimle kalın….
Kaynaklar ve İleri Okuma
Demir, Ö. (1992) Bilim felsefesi. İstanbul: Ağaç
Güzel, C. (2013) Bilim felsefesi. Ankara: Bilgesu
Gimbel, S (2017) Bilimsel yöntemin izinde. Özlem Ünlü
(Çev.) Ankara: Dipnot
Kabadayı,
T. (2004). Yanlışlanabilirlik Ölçütüne Yönelik Eleştiriler Üzerine Bir
Çalışma. (Yayınlanmamış Doktora Tezi), HÜ Ankara.
Popper, K.R. (2017) Bilimsel araştırmanın mantığı. İlknur
Aka, İbrahim Turan (Çev.) İstanbul: Yapı Kredi
Şengör, C. (2017) Bilgiyle sohbet popüler bilim yazıları.
İstanbul: Türkiye İş Bankası
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder