DEHALARIN ANORMALLİKLERİ BÖLÜM 2: CHARLES DARWIN
Hazırlayanlar:
Nermin KILIÇ – Uğur Yiğit KARATAŞ
“Yapabildiğim kadar sıkı çalıştım ve hiç kimse
bundan daha fazlasını yapamazdı.”
Charles Robert
DARWIN
Bilim tarihinde
insanlığın egosunu derinden sarsan 3 teori bulunmaktadır. Öncelikle Kopernik
gelmiş evrenin merkezinde olmadığımızı söylemiş ardından da Darwin hayvanlarla
akrabalığımız olduğunu belirtmiştir son olarak da Freud cinsellikle ilgili
radikal fikirlerini açıklamıştır (Üçünün de düşünceleri alanında ilk ve
yalnızca bunlarla sınırlı değildir ancak biz bugün bu teorileri onlara
atfediyoruz.) Bu yazımızda egomuzu derinden sarsan tarihin 2. Sırasında yer
alan Evrim Teorisi’ne yaptığı meşhur katkılarla bilinen Darwin’i ele alacağız.
En az iki üyesinin tarihe önemli fikirleriyle
katkılarda bulundukları çeşitli ünlü aileler vardır. Darwin/Galton ailesi
de bu tür ailelerdendi. Dede, Erasmus Darwin yine Charles Darwin gibi
evrim konusu ile ilgilenen, döneminde tanınmış bir doğa bilimciydi. Darwin annesini
8 yaşındayken kaybetti. Darwin’in babası ise saygın bir hekimdi. Bu açıdan
baktığımızda Darwin’in entelektüel bir çevrede büyüdüğünü söyleyebiliriz. Ancak
okulda pek başarılı olduğu söylenemez pek çok deha gibi o da öğretmenleri
tarafından aptal olarak damgalandı bunun sebebi okul programlarının Darwin’e
hitap etmemesiydi. O daha çok böceklerle ilgilenmekten onları toplayıp
incelemekten keyif alırdı. Hatta babası bir gün ona:
‘’ Seni,
anlaşılan, ava çıkma, köpeklerle eğlenme ve fare yakalama dışında hiçbir şey
ilgilendirmiyor. Geleceğin, kendin ve ailen için yüz karası olacaktır.’’ demiştir.
Darwin’in
üniversite hayatı da sorunlu geçti. 2 yıl aldığı tıp eğitimde başarısız oldu
ardından da babasının isteği ile ‘’din adamı’’ olmak için teoloji eğitimi
almaya başladı.
Bugün ise bilim
insanları hala Darwin’in yaşadığı sorunları tartışmaktadırlar. Darwin teorisini
geliştirmesine büyük katkı sağlayan 5 yıllık Beagle yolculuğu sırasında mide
bulantıları, histerik ağlama nöbetleri geçirmiştir. Darwin’de agorafobi ve
obsesif-kompulsif bozukluk olduğu da iddia edilmektedir. Agorafobi ve
obsesif-kompulsif bozukluk tanılarını bugün Darwin’in kaleme aldığı yazılardan
anlayabiliriz.
Darwin 30 yaşına geldiğinde, insanlara olan
korkusunun, kendi çocuklarıyla konuşmasını bile engellediğini yazmıştır,
“Yaşamaya mecbur
kaldım… çok sessizce, hiç kimseyi göremiyorum ve hatta en yakın ilişkilerimle
bile uzun konuşamıyorum.”
Yine aynı şekilde Darwin’in OKB'den muzdarip
olduğu tanısını ise Darwin’ in bir
arkadaşına çeşitli saplantılı düşüncelerini ve onlardan nasıl kaçamadığını
kaleme aldığı bir mektubundan anlamaktayız:
“Uyuyamadım ve gün içinde yaptığım her şey, gece
boyunca beni canlılığı ve en çok da tekrarlarlarıyla perişan etti.” diyordu.
Kendisi de
dediği gibi, düşünceleri, çocuklarının bu tür bir hastalığa sahip olacağı
yönündeydi ve bu düşünceleri durdurmak için 'gözlerini sıkıca kapatmayı' denerdi,
ama beynine nüfuz eden bu düşünceleri zihninden uzaklaştıramazdı. Gece boyunca
tekrar eden bu düşünceler gün içindekilerden daha ısrarlıydı.
Bugün biz onu yaşamın evrim sürecinin hatlarını
özetleyen deha olarak tanıyoruz, kuşkusuz o bu noktaya yaşama karşı savunduğu
mücadeleler ile geldi ve bu süreçte en çok da onu kendisi motive etti. Bu
dahiden belki de en çok öğrenmemiz gereken kendisine söylediği bu cümleleri
olumlu benlik algısını kendimize yansıtmaktır:
“Ne zaman yanıldığımı ya da çalışmamın mükemmel
olmadığını anlasam ve aşağılayıcı bir şekilde eleştirilsem ve hatta kendimi
incitilmiş hissedecek kadar fazla övülsem, kendimi yüzlerce kez şunu demek en
büyük rahatlatıcım olur:’Elinden geldiğince ağır ve iyi çalıştın. Hiç kimse
bundan fazlasını yapamaz.’ Yapabileceklerimin en iyisini yaptım.”
Kaynakça
Andreasen, N. C. (2005). The
creating brain: The neuroscience of genius. Dana Press.
Aksoy, U.M. (2006) Obsesif
Kompulsif Bozukluk Ve Panik Bozukluğu Hastalarındaki Cinsel İşlev
Bozukluklarının Karşılaştırılması. (Uzmanlık Tez) İstanbul
Yıldırım, C.
(1995) Bilimin Öncüleri. Ankara:
Tübitak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder