19 Temmuz 2017 Çarşamba

KAYIP BEN: BORDERLİNE
  
 
   ‘Annemin kendini iyi hissetmesini sağlamak benim işimdi. Beni, kendisi için bir nesne gibi kullandı. Sanki o veya onun varlığı tüm evi doldurmuş gibiydi. Benim kendiliğim yoktu, kendi başıma bir kişi değildim.’ Diyor bir borderline hasta. Bu yazımda borderline (sınır) kişilik bozukluğunu ele alacağım.
   
    Yukarıdaki cümlede de gördüğümüz gibi borderline hastalarda kayıp bir ben vardır. Kim olduklarından tam olarak emin olamadıkları gibi kendilik imgeleri de yetersizdir. Bu yüzden yoğun bir şekilde ve açıkça kendilerinden yakınırlar. Temel iç ruhsal sorunları da kendi başına özerk bir şekilde kendilerini idare edememektir. Bunun kaynağına indiğimizde borderline üçlüsü dediğimiz bir durum ortaya çıkar: Ayrılma- bireyleşme, savunmaya yol açan depresyona neden olur. Bu üçlünün ilki olan ayrılma- bireyleşme Margaret Mahler’ın kuramından gelmektedir. Mahler’e göre ayrılma- bireyleşme birbirini tamamlayan iki gelişimdir. Beş alt evreden oluşur ve yaklaşık beşinci ve otuzuncu aylara tekabül eder. Ayrılma çocuğun anne birleşik olan ortak yaşamlarından çıkması bireyleşme ise çocuğun bireysel karakterini kabul ettiğine dair işaretler olan başarılardan oluşmaktadır. Bu noktada anne ayrılma bireyleşme kısmında çocuğa destek olmak yerine onun kendisinden ayrıldığını kabul edemediği ya da önce kabul edip sonra uygunsuz şekilde bireyleşmeye teşvik ederse (yani çift mesaj) bu süreçte bir savunma görülecektir. Savunma ise anne tarafından çocukta hayali bir terk depresyonuna yol açar. Böylece borderline üçlüsü tamamlanmış olur. Çocukluğa değinmişken yapılan bir araştırmada borderline hastaların %72’sinde çocuklukta ya da ergenlikte örseleyici yaşantıların yer aldığı görülmüştür. Çocuk anne ilişkisindeki tutarsızlık da örseleyici yaşantılara sebep olabilmektedir.
 
    Şimdi gelelim borderline hastaların diğer özelliklerine. Borderline kişilik bozukluğunda giriş kısmında gördüğümüz cümlede olduğu gibi hasta boyun eğme savunma mekanizmasını aşırı kullandığı için adeta bir bukalemun görünüşü ortaya çıkar. Ancak tek mekanizmaları bu değildir. Borderline hastalar libidolarını yönlendirdikleri nesneye ya yapışırlar ya da ondan uzaklaşarak savunma yaparlar. Borderline’ın Dsm tanı ölçütlerinden biri olan bir kişiyi gözünde aşırı büyütme ya da yerin dibine sokma uçları arasında gidip gelme durumu bu savunmalardan kaynaklanmaktadır. Otto Kernberg buna spesifik savunma operasyonları demiştir. Borderline 3’lüsünde son kısımda hayali terk depresyonundan bahsetmiştim. İşte borderline hasta bunu hayatı boyunca sürdürür ve hayali ya da gerçek bir terk durumuna uğramamak için yineleyici intihar davranışlarında bulunabilir ve yapılan araştırmalara göre kendilerini yaraladıklarında genellikle acı hissetmezler. İntihar bir uç noktadır ancak hızlı araba kullanma, tehlikeli cinsel ilişkiler, tıkanırcasına yeme, madde kullanımı gibi dürtüsel davranışlar borderline semptomları arasında yer alır. Ayrıca borderline tablosunda insanları kutuplaştırma eğilimini görürüz yani borderline hastalar insanların hem olumlu hem de olumsuz özellikleri olduğunu kabul edemezler. Burada şunu da söylemeliyim ki borderline hastaların süper egoları oldukça aktif çalışır ve oldukça cezalandırıcı ve keyfi hareket eder. Bu da yine farklı problemlere sebep olmaktadır. Özelliklerden bir diğeri de öfke denetimlerinin zayıf olmasıdır bu da kolay kavga etmelerine yol açar. Borderlineda diğer bazı kişilik bozukluklarıyla ortak bir durum daha vardır. Talyonik dürtüleri güçlüdür yani yaşadıkları acıyı başkalarına çektirmeye dair bir dürtüleri vardır. Talyonik dürtüler sonuç önemli olmaksızın acil rahatlama aradığı dikkat edilmesi gereken bir noktadır.

  



Borderline hasta genellikle iyi olmak yerine öncelikle intikam ve öç almak ister. Tedavide hastanın iyi olmakla intikam ya da öç almak arasındaki seçimi önemli bir noktadır. İntikam almayı seçtiği sürece tedavide olumlu bir ilerleme görülmez. Bu açıdan tedavide hedeflerden biri de duygudurum değişikliğini ve dürtüselliğini kontrol etmesini sağlamaya çalışmaktır. Dürtüsel davranışlar hastanın intihar etmesine kadar gidebilir. Talyonik dürtüler de hastanın olumsuz davranışlarına neden olabilir. Tedavide Talyonik dürtü kontrolü üzerine çalışmalar yapılmaktadır. Borderline çocuğun geçmiş yaşamında ebeveynlerinin onun bağımlılığını ve çaresizliğini istismar ettikleri durumda çocuk bir terk depresyonu yaşar ve bunun en temel göstergesi de öfkedir. Bu bakımdan tedavide çocukluk öyküsünün ele alınıp işlenmesi önemlidir.
   Borderline’ın gerek başlangıcında gerekse belirtilerinde ve diğer pek çok anormalitede olduğu gibi anne çocuk ilişkisinin ne denli önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.




KAYNAKÇA
Amerikan Psikiyatri Birliği, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı, Beşinci Baskı (DSM-5), Tanı Ölçütleri Başvuru Elkitabı’ndan, çev. Köroğlu E, Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 2013.
Arslan ve ark. (1977) Borderline Kişilik Bozukluğunda Örseleyici Çocukluk Yaşantıları ve Ruhsal Bulgular. Düşünen Adam, 10 (3), 33-39.
Jongsma, A.E., Peterson, L.M., Bruce, T.J. (2016) Bütün Ruh Hastalıkları İçin Yetişkin Psikoterapi Tedavi Planlayıcısı. Muzaffer Şahin (Çev.Ed.). Ankara: Nobel
Geçtan, E. (2015) Psikodinamik Psikiyatri ve Normaldışı Davranışlar.  İstanbul: Metis
Masterson, J.F. (2014) Narsistik ve Borderline Kişilik Bozuklukları. Berat Açıl (Çev.). İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü.

Masterson, J.F. (2015) Kişilik Bozuklukları. Betül Taylan Bozkurt, Tuğrul Veli Soylu (Çev.). İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder