KAYIP BEN: BORDERLİNE
‘Annemin kendini iyi hissetmesini sağlamak
benim işimdi. Beni, kendisi için bir nesne gibi kullandı. Sanki o veya onun
varlığı tüm evi doldurmuş gibiydi. Benim kendiliğim yoktu, kendi başıma bir
kişi değildim.’ Diyor bir borderline hasta. Bu yazımda borderline (sınır) kişilik
bozukluğunu ele alacağım.
Yukarıdaki cümlede
de gördüğümüz gibi borderline hastalarda kayıp bir ben vardır. Kim
olduklarından tam olarak emin olamadıkları gibi kendilik imgeleri de yetersizdir.
Bu yüzden yoğun bir şekilde ve açıkça kendilerinden yakınırlar. Temel iç ruhsal
sorunları da kendi başına özerk bir şekilde kendilerini idare edememektir.
Bunun kaynağına indiğimizde borderline üçlüsü dediğimiz bir durum ortaya çıkar:
Ayrılma- bireyleşme, savunmaya yol açan depresyona neden olur. Bu üçlünün ilki
olan ayrılma- bireyleşme Margaret Mahler’ın kuramından gelmektedir. Mahler’e
göre ayrılma- bireyleşme birbirini tamamlayan iki gelişimdir. Beş alt evreden
oluşur ve yaklaşık beşinci ve otuzuncu aylara tekabül eder. Ayrılma çocuğun
anne birleşik olan ortak yaşamlarından çıkması bireyleşme ise çocuğun bireysel
karakterini kabul ettiğine dair işaretler olan başarılardan oluşmaktadır. Bu
noktada anne ayrılma bireyleşme kısmında çocuğa destek olmak yerine onun
kendisinden ayrıldığını kabul edemediği ya da önce kabul edip sonra uygunsuz
şekilde bireyleşmeye teşvik ederse (yani çift mesaj) bu süreçte bir savunma
görülecektir. Savunma ise anne tarafından çocukta hayali bir terk depresyonuna
yol açar. Böylece borderline üçlüsü tamamlanmış olur. Çocukluğa değinmişken
yapılan bir araştırmada borderline hastaların %72’sinde çocuklukta ya da
ergenlikte örseleyici yaşantıların yer aldığı görülmüştür. Çocuk anne
ilişkisindeki tutarsızlık da örseleyici yaşantılara sebep olabilmektedir.
Şimdi gelelim borderline hastaların diğer özelliklerine.
Borderline kişilik bozukluğunda giriş kısmında gördüğümüz cümlede olduğu gibi
hasta boyun eğme savunma mekanizmasını aşırı kullandığı için adeta bir bukalemun
görünüşü ortaya çıkar. Ancak tek mekanizmaları bu değildir. Borderline hastalar
libidolarını yönlendirdikleri nesneye ya yapışırlar ya da ondan uzaklaşarak
savunma yaparlar. Borderline’ın Dsm tanı ölçütlerinden biri olan bir kişiyi
gözünde aşırı büyütme ya da yerin dibine sokma uçları arasında gidip gelme
durumu bu savunmalardan kaynaklanmaktadır. Otto Kernberg buna spesifik savunma
operasyonları demiştir. Borderline 3’lüsünde son kısımda hayali terk
depresyonundan bahsetmiştim. İşte borderline hasta bunu hayatı boyunca sürdürür
ve hayali ya da gerçek bir terk durumuna uğramamak için yineleyici intihar
davranışlarında bulunabilir ve yapılan araştırmalara göre kendilerini
yaraladıklarında genellikle acı hissetmezler. İntihar bir uç noktadır ancak
hızlı araba kullanma, tehlikeli cinsel ilişkiler, tıkanırcasına yeme, madde
kullanımı gibi dürtüsel davranışlar borderline semptomları arasında yer alır. Ayrıca
borderline tablosunda insanları kutuplaştırma eğilimini görürüz yani borderline
hastalar insanların hem olumlu hem de olumsuz özellikleri olduğunu kabul
edemezler. Burada şunu da söylemeliyim ki borderline hastaların süper egoları
oldukça aktif çalışır ve oldukça cezalandırıcı ve keyfi hareket eder. Bu da
yine farklı problemlere sebep olmaktadır. Özelliklerden bir diğeri de öfke
denetimlerinin zayıf olmasıdır bu da kolay kavga etmelerine yol açar.
Borderlineda diğer bazı kişilik bozukluklarıyla ortak bir durum daha vardır.
Talyonik dürtüleri güçlüdür yani yaşadıkları acıyı başkalarına çektirmeye dair
bir dürtüleri vardır. Talyonik dürtüler sonuç önemli olmaksızın acil rahatlama
aradığı dikkat edilmesi gereken bir noktadır.
Borderline hasta genellikle iyi olmak yerine öncelikle
intikam ve öç almak ister. Tedavide hastanın iyi olmakla intikam ya da öç almak
arasındaki seçimi önemli bir noktadır. İntikam almayı seçtiği sürece tedavide
olumlu bir ilerleme görülmez. Bu açıdan tedavide hedeflerden biri de duygudurum
değişikliğini ve dürtüselliğini kontrol etmesini sağlamaya çalışmaktır.
Dürtüsel davranışlar hastanın intihar etmesine kadar gidebilir. Talyonik
dürtüler de hastanın olumsuz davranışlarına neden olabilir. Tedavide Talyonik
dürtü kontrolü üzerine çalışmalar yapılmaktadır. Borderline çocuğun geçmiş
yaşamında ebeveynlerinin onun bağımlılığını ve çaresizliğini istismar ettikleri
durumda çocuk bir terk depresyonu yaşar ve bunun en temel göstergesi de
öfkedir. Bu bakımdan tedavide çocukluk öyküsünün ele alınıp işlenmesi
önemlidir.
Borderline’ın gerek
başlangıcında gerekse belirtilerinde ve diğer pek çok anormalitede olduğu gibi
anne çocuk ilişkisinin ne denli önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.
KAYNAKÇA
Amerikan Psikiyatri Birliği, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve
Sayımsal Elkitabı, Beşinci Baskı (DSM-5), Tanı Ölçütleri Başvuru Elkitabı’ndan,
çev. Köroğlu E, Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 2013.
Arslan ve ark. (1977) Borderline Kişilik Bozukluğunda Örseleyici Çocukluk Yaşantıları ve Ruhsal
Bulgular. Düşünen Adam, 10 (3),
33-39.
Jongsma, A.E., Peterson, L.M., Bruce, T.J. (2016) Bütün Ruh Hastalıkları İçin Yetişkin
Psikoterapi Tedavi Planlayıcısı. Muzaffer Şahin (Çev.Ed.). Ankara: Nobel
Geçtan, E. (2015) Psikodinamik
Psikiyatri ve Normaldışı Davranışlar. İstanbul:
Metis
Masterson, J.F. (2014) Narsistik
ve Borderline Kişilik Bozuklukları. Berat Açıl (Çev.). İstanbul:
Psikoterapi Enstitüsü.
Masterson, J.F. (2015) Kişilik
Bozuklukları. Betül Taylan Bozkurt, Tuğrul Veli Soylu (Çev.). İstanbul:
Psikoterapi Enstitüsü
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder