13 Temmuz 2017 Perşembe

NARKİSSOS’DAN NARSİSİZME ÇAĞIN VEBASI
   
    Narkissos Yunan mitolojisinde bir karakterdir ve kendi kendine âşık olarak tüm ömrünü bu şekilde geçirdiği için bizim psikanalitik kuramdaki narsisizm dediğimiz olgu bu karaktere bir göndermedir. Ayrıca narsisizm Yunanca ’da duyarsızlık anlamına gelen Narke ile de ilişkilidir.
    
   Çağımızda önemli bir kişilik bozukluğu olan narsisizm ya da özseverlik uzunca bir süredir psikoloji dünyasının ilgisini çeken bir kavramdır. Narsisizm ’in başlıca özellikleri büyüklenmecilik (abartılı bir şekilde), kendilerine aşırı bağlılık, empati yoksunluğu, sürekli olarak beğenilme, takdir edilme, övülme isteği, kendi çıkarları için başkalarını kullanma ve ayrıcalıklı olduğu düşüncesidir. Narsistler başkalarının başarılı olmalarını kıskanırlar ancak onlara göre de herkes onları kıskanır. Narsistler diğer insanlara ilk başta büyüleyici görünebilirler bu durum onlara duygusal anlamda yakınlık duyan kişiler için bir tuzak niteliğindedir çünkü ilişki başladıktan sonra yoğun kavgalar yaşanır. Bir diğer ilginç nokta yapılan araştırmalarda narsistik kişiliğin davranış örüntüsünde yaş ve eğitim dahi fark etmeksizin saldırgan davranış ve aşağılama eğilimi olduğu görülmüştür.
  
    Narsisizm’le ilişkili farklı kuramsal yaklaşımlar mevcuttur. Örneğin Freud iki tür narsisizm tanımlar ilki libidonun sürekli olarak bireyin kendisine yöneltilmesi sonucu nesne ilişkilerindeki bozukluktur, ikincil narsisizm ise dış dünyada yaşanan hayal kırıklığı ya da engellenmeler sonucu libidonun tekrar bireyin kendisine yönlenmesidir. Otto Kernberg ise narsisizm için patolojik bir kendilik aşkı ifadesini kullanmıştır ona göre narsisizm gelişimsel bir duraklama ya da saplanma değildir. Ayrıca Kernberg narsisizm’i borderline’ın bir alt kategorisi şeklinde açıklama yoluna giderek başkalarına bağımlı olmaya karşı bir savunma olarak görür. Bir diğer açıklama ise Winnicott’tan gelmiştir. Winnicott’a göre olumsuz anne – çocuk ilişkisinden ortaya çıkan baskın yapay benlik gerçek benliğin üzerini kapatarak onu yok sayar. Bu şekilde yapay benlik yaşamda etkin hale gelir. Bu sahte kendilik normal insanlarda karşılık bulmaz ve görevi özellikle borderline ’da görüldüğü gibi terk depresyonuna karşı savunma yapmaktır. Narsisizm üzerine ilginç bir bakış açısı da Kohut’tan gelmektedir. Kohut’a göre birey çocukluğunda kendisini çevresine özellikle de annesine fark ettirebilmek için takdir edilme ihtiyacı duyar. Bunun için çeşitli yöntemlerle çabalar ancak anneden ve çevreden onay, takdir alamayıp fark edilmediğinde bu dönemde takılı kalır ve bunu ilerleyen dönemlerde aşırı şekilde övülme, beğenilme çabası şeklinde gösterir. Bütün bireyler gelişimin belli bir döneminde sosyal çevreden takdir, onay alma ihtiyacı hissederler.
  
     Bu kuramsal yaklaşımlara daha pek çok yaklaşım eklenebilir. Bu kısımda dikkat edilmesi gereken nokta çocukluğa inildiğinde özellikle olumsuz anne-çocuk ilişkisi ile karşılaşılmasıdır. Bu sağlıksız ilişki yetişkinlikte de narsisizm ’in tanı özelliklerinde kendini belli eder. Örneğin bir narsistik hasta: ‘Bir aile içinde kuzenlerimle otururken beni ilgilendirmeyen şeylerden söz ettiklerinde hiçbir şey bilmiyorum diye düşünüyorum. Sessiz kalmak zorundayım kendimi sefil hissediyorum, hareket edemiyorum ve kendime kızıyorum. Tam oradayım fakat kenardayım.’ Bu örnekte aslında Winnicott’un sahte kendilik kavramını bir kez daha görüyoruz.

  Toplumsal bir bakış açısı ile yaklaşacak olursak da günümüz tüketim ve rekabet toplumlarında narsisizm olgusuna sık sık rastlanması ilginç bir durum değildir. Genellikle bireyci toplumlarda çocuklar makyevelist düşüncenin yanında yaşıtlarıyla yarış halinde büyümektedirler. Bu çocuklarda sadece sonuç odağı olduğundan başkalarının başarılarını kıskanma, diğerlerine karşı empati yoksunluğu, kendilerine aşırı bağlılık gibi narsisizm’in özellikleri sık sık görülmektedir. Yani narsisizm olgusu ele alınırken patolojik durum bir yana sosyolojik bağlamda incelenmeye değerdir. Çağın vebası başlığının bu yüzden önemli olduğunu düşünüyorum.


      Birçok kişilik bozukluğunda olduğu gibi narsistlerde de tedavi görmek çoğunlukla olası bir durum değildir. Ancak tedaviye geldiklerinde dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır. Narsistler çok yoğun bir şekilde savunma yaptıkları için bunun farkına varmaları gerekir. Narsistik kişilik bozukluğu olan hastalarda yıkıcı davranışlarla yüzleştirmek ters tepebilir bu bakımdan daha çok reddedilen gerçeklik algısı üzerinden gidilmesi işe yarayabilir. Vaka örneklerinden yola çıkarak tedavinin uzun sürdüğü de söylenebilir.

KAYNAKÇA

 Amerikan Psikiyatri Birliği, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı, Beşinci Baskı (DSM-5), Tanı Ölçütleri Başvuru Elkitabı’ndan, çev. Köroğlu E, Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 2013.
Erik, E.H. (2014) İnsanın 8 Evresi. Gonca Akkaya (Çev.). İstanbul: Okuyanus
Geçtan, E. (2015) Psikodinamik Psikiyatri ve Normaldışı Davranışlar.  İstanbul: Metis
Masterson, J.F. (2014) Narsistik ve Borderline Kişilik Bozuklukları. Berat Açıl (Çev.). İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü.
Masterson, J.F. (2015) Kişilik Bozuklukları. Betül Taylan Bozkurt, Tuğrul Veli Soylu (Çev.). İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü
Karaaziz, M. ve Erdem Atak, İ. (2013). Narsisizm ve Narsisizmle İlgili Araştırmalar Üzerine Bir Gözden Geçirme. Nesne, 1 (2), 44-59. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder